2024 yılı, Türkiye'de kadın cinayetleri açısından bir kez daha iç açıcı olmayan verilerle doldu. Ülkenin dört bir yanında 394 kadın, bir anda hayatlarını kaybetti; bazıları ailesinin, bazıları ise toplumun patriyarkal yapısı tarafından hedef alındı. Kadın cinayetleri, yalnızca bireylerin yaşamlarını sürdürme mücadelesinden ibaret değil; aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği, haklar ve insanlık durumu üzerine derinlemesine düşünmeyi zorunlu kılıyor.
Kadın cinayetlerinin artışında çok sayıda etken rol oynuyor. Ülkemizdeki toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların sadece fiziksel değil, psikolojik olarak da maruz kaldığı şiddeti tetikliyor. Kadınların toplumda ikincil konumda görülmesi, erkeklerin şiddet uygulama eğilimlerini artırıyor. Sosyal medya ve haberlerde sürekli olarak karşılaştığımız cinsiyetçi söylemler, bu durumu perçinliyor. 2024 yılında yaşanan cinayetlerin büyük bir kısmı, sosyal medya üzerinden yapılan tehditler ve istismarlarla tetiklenirken, pek çok kadın sesini duyurmakta zorlanıyor. Kimi durumlarda ise, kadınların cinayete kurban gitmeden önceki talepleri ve şikayetleri göz ardı ediliyor. Resmi istatistikler, bu taleplerin neredeyse çoğunluğunun kaydedilmeden geçici bir girdi olarak kaldığını gösteriyor.
2024 yılında meydana gelen kadın cinayetlerine karşı toplumun her kesiminden tepki geldi. Kadın hareketleri, sivil toplum kuruluşları ve bireyler, bu cinayetleri durdurmak için sokaklara döküldü, çeşitli kampanyalar başlattı. Ancak bu tepkilerin eyleme dönüşebilmesi için toplumsal bilincin artırılması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması büyük önem taşıyor. Eğitim, bu konuda atılacak en önemli adımlardan biri olarak öne çıkıyor. Okullarda cinsiyet eşitliği, şiddet karşıtlığı ve kadın hakları konularında eğitim programları geliştirilmesi şart. Ayrıca, yasal düzenlemelerin de güçlendirilmesi ve caydırıcılığı artırılması gerekiyor. Katillerin cezasız kalması, kadınların kendilerini daha güvensiz hissetmesine yol açarken, sistemin bu konudaki yetersizlikleri de gözler önüne seriliyor.
Birçok insanın hayatını kaybettiği, yaralanarak hayatlarına devam etmek zorunda kaldığı bu karanlık tablo, yalnızca kadınların değil, tüm toplumun sorunudur. 2024 yılı, kadına şiddeti durdurmak ve kadın cinayetlerini önlemek için bir uyanış yılı olmalı. Bu konuda herkesin sorumluluk alması gerekiyor. Toplum olarak, her birey kadına yönelik şiddeti kınamak, sesini çıkarmak ve değişimin bir parçası olmak zorunda. Unutulmamalıdır ki, her bir kaybedilen kadın, bizim içimizde bir parça eksilmiştir. 394 hayatın geri gelmesi mümkün değil ama bu cinayetlerin önüne geçmek için elimizden geleni yapmak zorundayız.
Sonuç olarak, 2024 yılı kadın cinayetleri açısından düşündürecek, üzüntü verecek bir yıl olarak kaydedildi. Ancak değişim istiyorsak, bu istatistiklerin daha da kötüleşmemesi için harekete geçmek zorundayız. Kadınların hayatları için, seslerini duyurabilmeleri için kapıların aralanması gerekiyor. Bu sadece kadınların değil, hepimizin ortak mücadelesidir. Bir arada durarak, dayanışmamızı artırarak ve kararlı adımlarla, bu acı verici tabloyu değiştirebiliriz. Daima hatırlamamız gereken gerçek, kadınların ölmediği, yaşadığı bir dünya inşa etme arzusudur.